2 Ağustos 2013 Cuma

Karakayon Türküsü Ve Hikayesi

KARAKOYUN TÜRKÜSÜ VE HİKAYESİ  TÜRKÜ SÖZLERİ  ANADOLU DESTANLARI

KARAKOYUN TÜRKÜSÜ

   Varlıklı biri,köyün bir gencini sürüsüne çoban tutmuş.Çoban becerisi ve doğruluğa ile kendini ağaya beğendirmiş.Çoban becerikli olduğu kadar yakışıklı imiş de.Köy halkı da çobanı çok severmiş.Çobanı seven yalnızca köy halkı değil ağanın kızı da çobanı beğenenler arasında imiş.
   Ağanın kızı ağırdan çobana olan duygularını sezdirmeye başlamış.Çobanda da bir değişiklik başlamış ama ağa kızına bakıyor,kendine bakıyor olur tarafını bulamıyor.Ağanın,kızını kendine verebileceğini akılının ucundan bile geçiremiyor.Ama Ağanın kızıyla aralarındaki aşkta gün geçtikçe alevleniyor.
   Ağa kızı çobandan daha ileri boyutta bir duygu ile çobana yaklaşıyor.Artık otlaklarda,meralarda uğrun uğrun buluşmalar başlıyor.Olay ağa kızı ile ağa çobanı arasında sırılsıklam aşka dönüşüyor.
   Olay ağır ağır yörede de sezilmeye ve kulaktan kulağa geçişlerde başlıyor.Bu aşk önce ağanın hanımına duyuruluyor,hanım ağa da ağaya duyuruda bulunuyor.
   Ağa küplere biniyor.Kızı göz hapsine alıyor.Eve kapatıyor.Ancak değişen hiçbir şey olmuyor.Ağa kızı yemeden içmeden kesiliyor.Bu durum en çok da kızın anasını etkiliyor,ama ağaya söz geçiremiyor.
   Çoban aynı zamanda,yörede çok iyi kaval çalan biri imiş.O'nun kavalının dilinden bir koyunlar bir de ağa kızı anlarmış.Günlerdir ağa kızını göremeyen çoban geceleri kavalının yanık sesiyle sevgilisine ulaşmaya çalışırmış.
   Ağa kızı da çobanın kavalının sesi ile uykulara değil rüyalara dalar gidermiş.Bir gece sürüyü haramiler basıyor.Çoban karşı koyuyor ama başa çıkamıyor.Köpek haramilere saldırıyor onu dövüp perişan ediyorlar.
   Çoban haramilere diyor ki:''sürüyü götüreceksiniz bende karşı koyamıyorum.Son bir isteğim var onu yerine getireyim'' Haramiler olumlu karşılayıp isteğinin ne olduğunu soruyorlar.Çoban ''ben koyunlarla yıllardır beraber yaşarım onlara hep kaval çalarım onlarda dinlerler.Bir kerecik daha izin verin de onlara kavalımı son kez dinleteyim''
   Haramiler ''peki'' diyorlar,izin veriyorlar.Ala köpek yediği sopanın etkisi ile baygın yatıyor,sürü tedirgin.
   Çoban kavalını alıyor ve söylemeye başlıyor.Kavalın sesini doğrudan ağa kızına yöneltiyor.
   Kaval sesinin her zamankinden geç kalmasından kuşkulanan ağa kızının gözünü uyku tutmuyor.Aşkının ağır ağır küllenmeye yüz tuttuğu kanısına bile varıyor.
   Gecenin çok ilerlemiş bir saatinde çobanın kavalının sesi duyulmaya başlıyor.Ama bir gariplik var kaval sesinde.Ağa kızı kulağını iyice kaval sesine veriyor.
Kavalla çoban
''Ay ışığı kesti
Haramiler bizi bastı
Ala Köpek kanlar kustu
Yetiş ağa kızı bize yetiş''diyor

   Durumu anlayan ağa kızı hemen durumu babasına iletiyor.''Baba sürüyü haramiler basmış,çobanı da Alabaş'ı da dövüşmüşler''diyor.
   Babası uyku sarhoşluğunun da etkisi ile olaya duyarlı davranmıyor.Kızı azarlayıp''kaval sesinden haber mi olur''deyip yatıyor.Ağanın kızı babasının bu davranışına da kızarak üzerini giyiyor,duvardaki beşli mavzeri kapıyor,bir ata bindiği gibi köyün üst yanındaki çamlığın yolunu tutuyor.
   Koyun sürüsünün yattığı yere yaklaştığında beşli mavzeri bir kez boşaltıyor.Durumu sezen haramiler paniğe kapılıyor.Bu fırsatı değerlendiren çoban kendini karanlıkta çalıların arasına saklıyor.
   Ağa kızının silahına haramilerden de karışık gelince silah sesleri köyden duyuluyor.Ağa kızı kendini bir siper çukura saklayıp haramilere kurşun yağdırıyor.
   Neye uğradıklarını bilemeyen haramiler önlerine birazcık koyun katıp oradan ayrılıyorlar.Silah seslerinin köyden de duyulması üzerine ağa,kızının yatak odasına bakıyor ki kızı yok.Biraz evvel kızının söylediklerinin doğruluğuna inanarak hemen silahını kapıp atına biniyor.Bu arada halkı da ağa ile birlikte olay yerine geliyorlar.
   Ağa kızı bir çukurda hala kurşun sıkıyor.Köy halk kaçan haramileri kovalıyor.Çan kelek seslerinden izlerini bulup arkalarından gidiyorlar.Arkadan gelenlerin çok olduğunu anlayan haramiler götürdükleri koyunları da bırakıp kaçıyorlar.Haramilerin götürdükleri koyunları da köy halkı geri getiriyor ve sabahta oluyor.
   Ağa kızı saklandığı çukurdan çıkıyor.Ağa babası ve köy halkı ile birlikte çobanı ve Alabaşı arıyorlar,çoban sürünün yattığı yerin biraz uzağında çalıların arasında kanlar içinde her yeri yara bere halinde baygın buluyorlar.Alabaşı da yine bir başka yerde iniltiler içinde halsiz ve güçsüz buluyorlar.
   Çobanı da Alabaşı da alıp köye getiriyorlar.Birkaç günlük bakımdan sonra Alabaşta çobanda kendine geliyor.Çobanın canı pahasına ağanın sürüsünü kurtarması yörede büyük yankı uyandırıyor.Köyün ileri gelenleri ağaya gidip,kızı çobana vermesi ve birbirini seven bu iki ve s genci kavuşturmasını söylüyor.Ağa baskılara dayanamıyor kızı vermeyi kabulleniyor.Ama çok ağır koşul öne sürüyor ve diyor ki:
   ''Sürüye tuz yedireceğiz andan sonra da sürüyü ırmağa bırakacağız eğer sürü su içmeden ırmağı geçer ve geri gelirse kızımı çobana vereceğim''diyor.Ancak köyün ileri gelenleri bu koşulu çok ağır buluyor.Çünkü tuz suyu çok içeren maddedir.Onu yiyen her varlık su içmek zorunda kalır.Koyunlarda tuzu yedikten sonra ırmaktan su içmeden geçemezler.
   Durum çobana anlatılıyor.Çoban sürüsüne güvendiği için koşulu kabul ediyor ve diyor ki ''Ben bu işi kavalımla yapacağım''
   Öbürsü gün sürüye doyasıya tuz yediriliyor ve sürü ırmağa sürülüyor.Tüm köy halkı ve özellikle de ağanın kızı sonucu heyecanla izliyorlar.
   Çoban ırmağın kenarında bir taşın üstünde oturmuş kavalı ağzında yanık yanık öttürüyor.Her gün sürüsünün öncülüğünü yapan koyun yine önde çobanın yanına geliyorlar bir süre çobanın yanında kavalını dinledikten sonra yine baş koyunun öncülüğünde ırmağa dalıyorlar Çoban sürü ırmağa dalmadan önce kavalla anlara;

''Baş koyun baş koyun
Al ardına beş koyun
Vur kendini ırmağa
Su içmeden geç koyun'' diyor

   Çobanın kavalla verdiği bu talimat üzere koyun sürüsü ağzını suya değdirmeden ırmağı öteye geçiyor,yine çobanın kavalla verdiği yön üzere geri dönüp tekrar çobanın olduğu yere dönüyorlar.
   Ancak sürünün sonundaki kara koyun  ırmağı terk etmiyor.Çobana bakıyor ağzını suya yaklaştırıyor tam bu sırada çoban ona kavalla yalvarıyor:
''Kuzun ölürse kuzu yakarım
Saçaklarına püskül takarım
Irmak olur önünden akarım
İçme suyu ağlatma beni''
(Kuzu yakmak,anası ölen bir kuzuyu bir başka koyuna alıştırmak)
   Kavalla çok uzun süren bir yalvarıştan sonra kara koyun da suyu içmeden ırmaktan çıkar.Bu durumu gören köy halkı ağaya koşar,ağa verdiği sözde durur ve kızını çobana verir.
   Bu ezgi kavalla çalınır.Çok dokunaklı bir melodisi vardır.Adına ''koyunu suya indirme'' denir.
   Anadolu'nun birçok yöresinde ezginin öyküsü bilinir.Ama öykünün en geniş anlamlı anlatıldığı ve en çok kaval ve zurnayla çalındığı yer Tokat'ın Niksar ve Reşadiye ilçeleri yöresidir.
   Anlatılan bu masalımsı bir olaydır ama ezgi güncelliğini hiç yitirmemiştir.Sözünü ettiğim yörelerde kavalı ağzına götüren koyunu suya indirmeden kavalı ağzından bırakmaz.

Artikel Terkait

Karakayon Türküsü Ve Hikayesi
4/ 5
Oleh

Berlangganan

Suka dengan artikel di atas? Silakan berlangganan gratis via email

Load Comments